Pandemi, orman yangınları, sel felaketleri ve ekonomik zorluklar olmak üzere oldukça zor geçen 2021 yılını geride bıraktık. Peki umut ve iyi dileklerle girdiğimiz 2022 yılı bizler için neler getirecek? Bu yazıda küresel ve yerel görünüme ilişkin beklentileri özetlemek istedim.
Küresel çerçevede, 2022 yılının ilk yarısı maalesef zorlu geçecek görünüyor.
Covid-19, Omicron varyantının etkisiyle, dünyada birçok ülkede rekor düzeyde yeni vaka sayılarına ulaştı. Örnek vermek gerekirse, ABD’de günlük vaka sayıları 29 Aralık tarihinde yaklaşık yarım milyon kişiye çıktı ve son 1 hafta boyunca Covid pozitif olan vaka sayısı 2 milyon kişiye yükseldi. Şu aşamada yeni varyant türünün ağır hastalık veya ölüm etkisinin daha düşük olduğu düşünülse de, günlük vaka sayılarındaki rekor yükselişin hastane bakım kapasitelerini zorlaması endişe veriyor. Ayrıca pozitif veya yakın temaslı olan kişiler nedeniyle iş akışlarında önemli aksamalar görülüyor. Şu aşamada bunun en net yansıması ABD’de iptal olan uçuşlarda görünüyor.
Covid’in sağlık dışında yarattığı en temel risk de küresel tedarik zincirindeki sorunları tetiklemesi ve ticaret hacmini aşağı çekmesidir. Hizmet ve reel sektördeki kayıplar işletme sermayeleri ve dolayısıyla istihdam üzerinde baskı yaratıyor. Ayrıca tedarik zinciri kaynaklı kısıtlar, hali hazırda birçok ülkede tarihi düzeylere çıkmış olan enflasyon oranını daha da yükseltebilecektir.
Enflasyon üzerindeki bir diğer arz kaynaklı baskı da enerji fiyatlarıdır. Yılın son haftalarında 80 dolar/brenti zorlayan petrol fiyatlarının yüksek düzeyini koruması bekleniyor.
Artan enflasyona karşı mücadele etmek için uluslararası mecrada birçok merkez bankası faiz oranlarını artırmış ve/veya 2022 yılında faiz oranlarını artırmaya devam edeceğini duyurmuştur. Özellikle ABD’de artan faizler likiditenin batı yarı küreye kaymasına sebep olabilir.
2021 yılı yazı kuzey yarı kürede orman yangınları ve sel felaketlerine sebep olmuştu. Küresel iklim krizinin etkileri artarak devam ederken 2022 yazında da olumsuz iklim koşullarının karşımıza çıkması hiç de kulak ardı edilmeyecek bir risk olarak önemini koruyor.
Yurt içinde ise şu aşamada en öne çıkan konu uluslararası piyasalardan negatif yönlü ayrışmadır. Kur korumalı TL mevduat ürünlerinin açıklanmasının ardından kurdaki kayıpların bir kısmı telafi edilmiş olsa da, uygulanan ekonomi politikaları sonucunda ülke risk primi, piyasa faiz oranları, kur ve enflasyonda önemli zıplamalar yaşandı.
2022 yılının ilk aylarında enflasyonun, kurdaki değer kaybının birikimli etkisi ve asgari ücrete yapılan artış sebepleriyle artması bekleniyor. Yurt içinde yükselen enflasyon ve yurt dışında artan faize karşı, kur korumalı mevduat ile TL’den dövize kaçış önlenmek istense de, faizdeki reel getirinin enflasyonun önemli ölçüde altında kalması alternatif yatırım araçlarına kaymayı önlemeyebilir. 3 Ocak tarihinde açıklanacak Aralık ayı enflasyonu da reel sektör ve hane halkının seçimini sergilemiş olacaktır.
Kur korumalı mevduat politikasının uygulanmasının kamu maliyesi ve enflasyon üzerindeki etkisini de yılın ilk çeyreğinden itibaren görmeye başlayacağız. Yılın ilk 3 ayında kurdaki artışın yüzde 3,5 – 4,25 bandının üzerinde olması halinde aradaki fark Hazine veya Merkez Bankası tarafından karşılanacak. Maliyetin, vergisel tedbirlerle mi, borçlanmayla mı yoksa emisyon ile mi karşılanacağı da tüketim ve yatırım üzerindeki etkisini gösterecektir.
2022 yılı şu aşamada, 2021 yılı kadar zorlu bir yıl olacak gibi görünüyor olsa da, dünyanın gidişatı adına olumlu kararların alındığı önümüzdeki onyıllara umutla bakacağımız bir yıl olmasını dilerim.