Bu yıl bahar döneminde, İmalat sanayinde brüt yatırım harcamaları %36,2 artmış. Bu oranın brüt olduğunu hatırlatmakta fayda var. Zira üretici fiyat endeksi bu yılın ilk 3 ayında ortalama %105 arttı. Bu da demek oluyor ki fiyat etkisi arındırıldığında, imalat sanayinde yatırım harcamaları bir önceki yıla göre önemli ölçüde azalmış.
2022 yılı için beklenen brüt yatırım harcamalarındaki artış ise %40. Bu oran da yılın geri kalanında reel olarak yatırım harcamalarında azalmaya işaret ediyor.
Benzer bir sonucu Nisan ayı Kapasite Kullanım Oranı da işaret ediyor. İmalat sanayi genelinde mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı, bir önceki aya göre 0,1 puan azalarak %78,1 seviyesinde düşmüş. Mal grupları itibarıyla kapasite kullanımının en düşük olduğu grup ise yatırım malları olmuş. Yatırım mallarında da kapasite kullanım oranı bir önceki aya göre 1,2 puan düşerek %74,8’e gerilemiş.
Nisan ayında reel kesim güveni de azalmış. 2022 yılı Nisan ayında, mevsimsellikten arındırılmış endeks bir önceki aya göre 0,5 puan azalarak 107,7’e gerilemiş. Gelecek üç aydaki üretim hacmi, mevcut toplam sipariş miktarı, gelecek üç aydaki toplam istihdam ve gelecek üç aydaki ihracat sipariş miktarına ilişkin değerlendirmeler endeksi azalış yönünde etkilemiş.
Tabi tüm bu göstergeler, ekonomideki büyümenin bu yıl potansiyelin oldukça altında kalma ihtimalini güçlendiriyor. Düşük büyüme, düşük istihdam yaratma kapasitesidir. Türkiye gibi çalışan nüfusun zaten az olduğu bir ülkede düşük büyüme hanelerin gelir imkânını kısıtlar, yüksek enflasyon döneminde fakirleşmeyi daha da tetikler.
İmalat sektörüne yönelik öne çıkan bir başka çarpıcı sonuç ise imalatçıların rekabet gücünün azaldığına ilişkin yaptıkları değerlendirmedir. Firmalarımız geçen yıl Ekim ayından itibaren gerek yurt içinde gerekse yurt dışında rekabet güçlerinin azalmaya başladığını iletmiş. Ekonomi yönetiminin cari açığı azaltma amacıyla rekabetçi kur politikasını benimsediği bu dönemde, firmalarımız, hem Avrupa Birliği içinde hem de AB dışında rekabet gücünün azaldığını söylüyor. Öte yandan faiz oranlarının yüksek tutularak finansal istikrar politikasının benimsendiği 2020 yılında ise firmalar hem yurt içinde hem de yurt dışında rekabet güçlerinin artmaya başladığını söylemiş.
Bu da şunu gösteriyor; yurt dışı piyasalarda rekabet günü belirleyen temel makroekonomik unsurun kur değil; ekonomik güven ortamı, öngörülebilirlik ve Istikrar olduğunu görüyoruz.