2000’li yıllar ABD’de yüksek lisans yaptığım ve ilk işverenim olan IMF’de çalıştığım yıllardı. 2000’li yılların sonunda Amerika’da, küresel finansal krizin etkisiyle, ağır ve biraz da karamsar bir hava hakimdi. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler ise o yıllarda küresel büyümenin itici gücü ve önümüzdeki onyılların yeni ekonomik motoru olarak değerlendiriliyordu. Ben de o hevesle 2011 yılsonunda memlekete döndüm. O zamanki Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e ekonomi danışmanlığı yapmak üzere…
Benim memlekete döndüğüm son 10 yılda Türk toplumunda ve ekonomide neler değişmiş, bu yazımda bunlara değinmek istiyorum. Ana referans kaynağım da Konda Araştırma ve Danışmanlığı’nın bu aybaşında yayınladığı “Türkiye 100 Kişi Olsaydı” anket sonuçları.
Ekonomi açısından en üzücü sonuç, çalışan sayısının artmış olmasına rağmen toplam yetişkin nüfus içindeki çalışan payının hala çok düşük olmasıdır. Şöyle ki yetişkin nüfusun yarısından fazlası çalışmıyor.
Çalışan nüfusu aşağı çeken ana unsur ise kadınlar. Sosyal normlar ve eğitim durumu nedeniyle her 10 kadından 3’ü çalışmıyor. Kadınların üçte ikisi ortaokul veya daha düşük eğitim düzeyine sahip olduğundan nitelikli istihdam ve yüksek gelir imkanları da oldukça sınırlı kalıyor. Geleneksel olarak ev işleri ve çocuk bakımı da kadına verilen bir görev olarak tanımlanınca Türk kadınlarının yarısından fazlası kendisini ev kadını olarak tarif ediyor.
Araştırmada ilgi çeken bir diğer konu ise son 10 yılda evlenmenin cazibesinin yitiyor olması. Yetişkin nüfusta evli/nişanlı olanların payı son 10 yılda %76’dan %64’e gerilemiş. Yani her 10 kişiden biri bekar kalmayı tercih etmiş. Kadınların ekonomik özgürlüğündeki gelişim ve evlilik yaşının ilerlemesi bunda bir etken olurken hayat pahalılığı nedeniyle çiftlerin aile ocaklarından çıkıp yeni bir yuva kurma becerisi de bir diğer etken olarak öne çıkıyor.
Yine araştırmada öne çıkan bir diğer konu haberleşme ve haber alma mecrasında, son 10 yıl içinde gerçekleşen radikal değişim. Örneğin Türkiye’de her 100 kişinin 82’si sosyal medyayı kullanıyor. Bu sayı 10 sene önce %38’di. En çok kullanılan mecralar ise sırasıyla instagram, facebook ve twitter.
TV haber ulaşım mecraları arasında hala çok yaygın olmasına rağmen popülaritesini kaybediyor. 10 sene önce toplumun neredeyse tamamı haberleri TV’den izlerken bu oran 2021 yılında %72’ye gerilemiş.
Siyaset hayatında temel eleştiri konuları arasında yer alan akıllı telefon sahipliği ise son 10 yılda %42’den %91’e çıkmış. Yani, toplum için lüks olmak yerine temel ihtiyaçlar arasında yer almış.
Özetlemek gelirse, Türkiye’de istihdamın temel bir sorun olması ve sosyal medyanın hemen hemen herkesin hayatına girmesi ile önümüzdeki 10 yıl boyunca siyasi tercihlerde temel belirleyici, sosyal medyanın etkin kullanımı ile ekonomik durum olacak gibi duruyor.
Dr. Burcu Aydın Özüdoğru
Hazine ve Maliye Bakanlığı Mülga Gelir Politikaları Eski Genel Müdürü, Eski IMF Ekonomisti
Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Yarı Zamanlı Öğretim Üyesi