Hükümetin faiz oranını düşürerek enflasyonu aşağı çekme kararı sonrasında, 2021 yılı Aralık ayı üretici enflasyonu %80’e, tüketici enflasyonu ise %36’ya yükseldi. Böylece son 19 yılın en yüksek enflasyon oranlarına ulaştık.
Enflasyondaki bu artış hükümetin uyguladığı yanlış ekonomi politikalarının bir sonucu oldu. Zira IMF verilerine göre 2021 yılında ortalama enflasyon oranı gelişmiş ülkelerde %2,8, gelişmekte olan ülkelerde ise %5,5 idi.
Maalesef enflasyonda zirveye ulaştık, bundan sonra fiyat artışları makulleşecek diyemiyoruz. Çünkü bu yılın ilk aylarında fiyat artışlarını yukarı yönlü tetikleyen çeşitli unsurlar var. Bunların başında yıl başında devreye giren kamunun yönettiği ve yönlendirdiği fiyat artışları var. Örnek vermek gerekirse, enerji fiyatlarına, otoyol geçiş ücretlerine, harç ve maktu vergilere yapılan zamlar ile asgari ücret artışı üretici ve tüketici fiyatlarını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyecektir. Ayrıca 2021 yılında kurda yaşanan %80’nin üzerindeki değer kaybının geriden gelen birikimli etkisi ile kurda devam eden değer kayıpları da enflasyonu yukarı yönlü tetiklemeye devam edecektir.
Yapılan tahminler yılın ilk çeyreğinde enflasyonun %40 bandına seyredeceğini gösteriyor.
Peki bundan sonraki süreç nasıl devam edebilir?
Seçeneklerden en iyimseri; ancak en az olası görüneni, Hükümetin izlediği ekonomi politikalarının sonuçlarını değerlendirerek düşük faiz ile enflasyonu düşüremeyeceğini kabul etmesi ve genel kabul görmüş ekonomi politikalarını uygulayacağı yönünde karar almasıdır. Son 3 yıl içinde değişen birçok maliye bakanı ve Merkez Başkanının olduğu bir dönemde alınan bu kararın güvenilirliği piyasa tarafından sorgulanacaktır. Yeni politikaların sürdürülebilirliği konusunda hanehalkına, firmalara ve yatırımcılara güven veren kurumsal altyapıyı pekiştirecek düzenlemelerin gelmesi de gerekecektir.
En olası görünen; ancak bu ülkede yaşayan veya iş yapan kişiler için en olumsuz olan seçenek ise mevcut politikalarda ısrar edilmesidir. Bu ısrar, uluslararası piyasalarda sıkılaşan para politikası karşısında ülke risk primini daha da artıracak, kurdaki değer kayıplarını tetikleyerek enflasyonu daha da yukarı taşıyacak, hanehalkının fakirleşmesini, firmaların ise sermayelerinin aşınmasına sebep olacaktır. Aşağı yönlü bu gidişat ise ülkenin yapacağı siyasi tercihe göre yön değiştirebilecektir.
Türkiye’nin dinamik yapısı ve zengin insan gücünü göz önüne aldığımızda, 2022 yılının kurumsal yönetimde liyakat ve kuralların esas alındığı bir yıl olmasını dilerim.
Dr. Burcu Aydın Özüdoğru
(Hazine ve Maliye Bakanlığı Mülga Gelir Politikaları Eski Genel Müdürü, Eski IMF Ekonomisti,
Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Yarı Zamanlı Öğretim Üyesi)